İklim Krizi Nedir?
İklim krizi, insan faaliyetleri sonucunda atmosferdeki sera gazı konsantrasyonlarının artmasıyla gezegenin ortalama sıcaklığının yükselmesi ve buna bağlı olarak meydana gelen uzun vadeli iklim değişiklikleridir. Fosil yakıtların yakılması, ormansızlaşma, sanayileşme ve tarım uygulamaları gibi insan etkinlikleri, karbondioksit (CO2), metan (CH4) ve azot oksit (N2O) gibi sera gazlarının salımını artırarak doğal sera etkisini güçlendirmekte ve küresel ısınmaya yol açmaktadır. Bu ısınma, deniz seviyesinin yükselmesi, aşırı hava olayları (kuraklık, sel, fırtına), biyoçeşitlilik kaybı, gıda güvenliği sorunları ve sağlık riskleri gibi çok çeşitli olumsuz sonuçları beraberinde getirmektedir. İklim krizi, gezegenin ekolojik dengesini bozarak doğal sistemler ve insan toplulukları üzerinde yıkıcı etkiler yaratmaktadır.
İklim Krizinin Türkiye’ye Etkileri Nelerdir?
Akdeniz havzasında yer alan Türkiye, iklim krizinden en çok etkilenecek ülkeler arasında gösterilmektedir. Türkiye’de iklim krizinin başlıca etkileri şunlardır:
- Sıcaklık Artışı ve Kuraklık: Türkiye’de ortalama sıcaklıklar yükselmekte, bu da daha sık ve şiddetli kuraklık dönemlerine yol açmaktadır. Özellikle tarım ve su kaynakları üzerinde ciddi baskı oluşmaktadır.
- Su Kaynaklarının Azalması: Kuraklık ve düzensiz yağış rejimi nedeniyle Türkiye’nin su kaynakları önemli ölçüde azalmaktadır. Bu durum, tarımsal üretim, enerji üretimi ve içme suyu teminini olumsuz etkilemektedir.
- Aşırı Hava Olayları: Seller, fırtınalar, dolu ve hortum gibi aşırı hava olaylarının sıklığı ve şiddeti artmaktadır. Bu olaylar, can ve mal kayıplarına, altyapı hasarlarına ve ekonomik kayıplara1 neden olmaktadır.
- Tarım ve Gıda Güvenliği: Sıcaklık artışı ve kuraklık, tarımsal verimliliği düşürmekte, bazı ürünlerin yetişme alanlarını değiştirmekte ve gıda güvenliği riskleri yaratmaktadır.
- Deniz Seviyesi Yükselmesi: Özellikle kıyı bölgelerinde deniz seviyesinin yükselmesi, erozyon, tuzlu su girişi ve kıyı ekosistemlerinin bozulması gibi sorunlara yol açmaktadır.
- Biyoçeşitlilik Kaybı: İklim değişikliği, ekosistemleri ve türleri tehdit ederek biyoçeşitlilik kaybına neden olmaktadır.
Sağlık Etkileri: Sıcak hava dalgaları, hava kirliliği ve vektör kaynaklı hastalıkların yayılması gibi sağlık sorunları artmaktadır.
Türkiye’nin İklim Kanunu Amacı ve Temel İlkeleri Nelerdir?
Türkiye, Paris Anlaşması’nı onaylamış ve 2053 net sıfır emisyon hedefini açıklamıştır. Bu hedeflere ulaşmak ve iklim krizinin etkilerini hafifletmek amacıyla “İklim Kanunu” taslağı hazırlanmıştır. Kanun taslağının temel amacı, iklim değişikliğiyle mücadelede yasal bir çerçeve oluşturarak ulusal ve uluslararası yükümlülükleri yerine getirmek, sera gazı emisyonlarını azaltmak, iklim değişikliğine uyumu sağlamak ve yeşil dönüşümü teşvik etmektir.
Kanun taslağının temel ilkeleri arasında şunlar yer almaktadır:
- Net Sıfır Emisyon Hedefi: 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşma taahhüdü.
- Adil Geçiş: İklim dönüşümünün ekonomik ve sosyal açıdan adil bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak.
- Entegre Yaklaşım: İklim değişikliğiyle mücadeleyi tüm sektörleri kapsayan bütüncül bir yaklaşımla ele almak.
- Bilimsel Temellere Dayalı Kararlar: Bilimsel veriler ve araştırmalar ışığında politikalar oluşturmak.
- Uyum ve Dirençlilik: İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı toplumun ve ekosistemlerin uyumunu ve direncini artırmak.
Sektörlerarası Koordinasyon: Farklı bakanlıklar, kurumlar ve paydaşlar arasında koordinasyonu sağlamak.
Taslak Halinde Bulunan İklim Kanunundan Getirilen Yenilikler Nelerdir?
Taslak İklim Kanunu, Türkiye’nin iklim politikalarına önemli yenilikler getirmeyi hedeflemektedir. Bu yeniliklerden bazıları şunlardır:
- Yeşil Taksonomi: Sürdürülebilir ekonomik faaliyetleri tanımlayan ve finansal akışları yeşil yatırımlara yönlendirmeyi amaçlayan bir yeşil taksonomi sistemi oluşturulması öngörülmektedir. Bu, özellikle bankacılık ve finans sektöründe önemli bir dönüşümü beraberinde getirecektir.
- Emisyon Ticaret Sistemi (ETS): Avrupa Birliği’nin (AB) “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması”na (SKDM) uyum sağlamak amacıyla Türkiye’de bir emisyon ticaret sistemi (ETS) kurulması planlanmaktadır. ETS, belirli sektörlerdeki şirketlerin belirlenen emisyon limitlerini aşmaları durumunda ek emisyon hakları satın almalarını veya fazla haklarını satmalarını sağlayarak karbon fiyatlamasını teşvik edecektir.
- Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) Uyum: AB’nin SKDM’si, karbon kaçağını önlemek ve AB’nin iklim hedeflerine ulaşmasını desteklemek amacıyla ithal ürünlere karbon fiyatı uygulayan bir mekanizmadır. Türkiye’nin İklim Kanunu, SKDM’ye uyum sağlayarak Türk şirketlerinin uluslararası rekabet gücünü korumayı hedeflemektedir.
- Ulusal ve Yerel İklim Eylem Planları: Kanun taslağı, ulusal düzeyde bir iklim eylem planının hazırlanmasını ve ayrıca yerel yönetimlerin de kendi iklim eylem planlarını oluşturmasını zorunlu kılmaktadır. Bu, iklim değişikliğiyle mücadelenin yerel düzeyde de yaygınlaşmasını sağlayacaktır.
İklim Kanunun Eleştirisi ve Eksiklikleri Nelerdir?
Taslak İklim Kanunu, önemli adımlar atsa da bazı eleştirilere ve eksikliklere maruz kalmaktadır:
- Yetersiz Hedefler: Bazı eleştirmenler, kanunda belirlenen emisyon azaltım hedeflerinin Paris Anlaşması’nın 1.5∘C hedefine ulaşmak için yetersiz olduğunu savunmaktadır. Mevcut hedefler, küresel ısınmayı kontrol altında tutmak için gereken iddialı azaltımların altında kalabilir.
- Fosil Yakıtlardan Çıkış Stratejisi Eksikliği: Kanun taslağında, kömür ve diğer fosil yakıtlardan aşamalı olarak çıkışa yönelik net ve bağlayıcı bir takvim veya strateji bulunmamaktadır. Bu durum, Türkiye’nin enerji bağımlılığını sürdürme riskini taşımaktadır.
- Sektörel Karbonsuzlaşmada Belirsizlik: Farklı sektörlerin (enerji, sanayi, ulaşım, tarım vb.) karbon emisyonlarını nasıl azaltacağına dair detaylı yol haritaları ve sektörel hedefler yeterince net değildir. Bu belirsizlik, uygulamanın etkinliğini azaltabilir.
- ETS Geliri Ne Olacak?: Emisyon Ticaret Sistemi’nden elde edilecek gelirlerin nasıl kullanılacağına dair şeffaf bir mekanizma henüz belirlenmemiştir. Bu gelirlerin iklim yatırımlarına, yenilenebilir enerjiye veya adil geçiş mekanizmalarına ayrılması önem arz etmektedir.
- Katılım Eksikliği: Kanun yapım sürecinde sivil toplum kuruluşları, sendikalar, yerel yönetimler ve diğer ilgili paydaşların yeterince dahil edilmediği eleştirileri bulunmaktadır. Kapsayıcı bir katılım süreci, kanunun meşruiyetini ve uygulanabilirliğini artıracaktır.
İklim Kanunun Güçlenmesi İçin Öneriler
Türkiye’nin İklim Kanunu’nun daha güçlü ve etkili hale gelmesi için aşağıdaki öneriler dikkate alınabilir:
- Daha Güçlü Hedefler: Paris Anlaşması’nın 1.5∘C hedefini karşılayacak şekilde, emisyon azaltım hedefleri daha iddialı hale getirilmeli ve 2030 yılı için somut ara hedefler belirlenmelidir.
- Kömür Santrallerinin Aşamalı Olarak Kaldırılması: Kömüre dayalı enerji üretiminden aşamalı olarak çıkış için net bir takvim ve strateji belirlenmeli, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş hızlandırılmalıdır. Bu geçişte çalışanların ve etkilenen toplulukların desteklenmesi için adil geçiş mekanizmaları oluşturulmalıdır.
- Şeffaflık ve Katılım: Kanun yapım sürecinde ve uygulama aşamasında tüm ilgili paydaşların (sivil toplum, akademi, özel sektör, sendikalar, yerel yönetimler) aktif katılımı sağlanmalı, karar alma süreçleri şeffaf hale getirilmelidir.
- Finansmanın Nasıl Sağlanacağı: İklim Kanunu’nun gerektirdiği yatırımlar için somut finansman mekanizmaları oluşturulmalıdır. ETS gelirlerinin iklim hedeflerine yönelik projelere yönlendirilmesi, uluslararası iklim finansmanı kaynaklarına erişim ve yeşil tahviller gibi inovatif finansman araçları devreye sokulmalıdır. Ayrıca, özellikle yerel yönetimlerin iklim eylem planları için yeterli bütçe ve teknik kapasiteye sahip olması sağlanmalıdır.
Sektörel Karbonsuzlaşma Yol Haritaları: Her bir sektör için (enerji, sanayi, ulaşım, tarım vb.) detaylı ve bağlayıcı karbonsuzlaşma yol haritaları ve hedefleri belirlenmelidir. Bu yol haritaları, sektörlerin net sıfır hedefine nasıl ulaşacağını somut adımlarla ortaya koymalıdır.
Sonuç olarak, Türkiye’nin İklim Kanunu, iklim kriziyle mücadelede önemli bir başlangıç noktasıdır. Ancak, kanunun tam potansiyeline ulaşabilmesi için daha iddialı hedefler, somut uygulama stratejileri, güçlü finansman mekanizmaları ve kapsayıcı bir katılımla güçlendirilmesi gerekmektedir. Türkiye’nin iklim kriziyle mücadelesindeki başarısı, sadece çevresel sürdürülebilirlik için değil, aynı zamanda ekonomik rekabetçilik ve toplumsal refah için de kritik öneme sahiptir.